top of page

X’den Bluesky’a: Dijital Bir Göç Hikâyesi

  • Yazarın fotoğrafı: Banay Akademi
    Banay Akademi
  • 5 Nis
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 10 Nis

Pek çok İstanbul’lunun aklının bir köşesinde, bir gün Ege’de bir sahil kasabasına yerleşme hayali vardır. Sakin, huzurlu, dingin bir yaşam… Yine denize komşu, tanıdık ama daha yavaş, daha nefes alınabilir bir çevre… Ama bu hayal bir ikilemi de beraberinde getirir. İstanbul’dan sürekli şikâyet edilir ama o kalabalığa, o hız ve kaosa da alışılmıştır bir kere. Uzaklaşmak zor gelir. Ta ki bir mecburiyet kapıyı çalana kadar.

Benim X’ten (eski adıyla Twitter) Bluesky’a geçiş sürecim de biraz böyle oldu.

Twitter, ilk ortaya çıktığında antik çağlardaki agora kültürünü dijital çağa taşıyan bir alandı. Meraklı, sorgulayan, toplumsal duyarlılığı yüksek insanlar için sanal ama bir o kadar da gerçek bir buluşma yeriydi. Gerçek haberlere hızla ulaşmak, nitelikli tartışmalara katılmak, düşünce üretmek mümkündü.

Ama son yıllarda platform el değiştirip Elon Musk dönemi başlayınca her şey değişmeye başladı. Yapılan değişiklikler sadece adında değil, özelliklerinde ve kısıtlamalarında da kendini göstermeye başladı. Özellikle Amerika seçimleri sürecinde iyice belirginleşen taraflı kararlar, hesap engellemeleri, içerik kısıtlamaları derken; ifade özgürlüğü yerini görünürlük savaşlarına bıraktı.

Ve yetmedi. Artan bot hesaplar, troller, algoritmaların manipülatif oyunları… Her paylaşımın ardında bir hesap, her etkileşimin arkasında bir strateji hissedilir oldu. Dijital agoramız bir anda kalabalık ama anlamsız bir pazar yerine dönüştü ve artık pek keyif vermemeye başladı.

Son dönemde ülkemizdeki karmaşık durumların yansımasıyla kapatılan, engellenen hesaplarla birlikte takip ettiğim birçok kişi platformdan ayrıldı. Ve tıpkı küçük bir kıyı kasabasına taşınma hayali gibi, bana da başka bir dijital adres arayışı yavaş yavaş somutlaşmaya başladı.


BlueSky ile İlk Tanışma


Önce yeni kasabayı biraz keşfetmek için küçük bir ön araştırma yaptım. Neydi bu Bluesky? Kim kurmuştu? Nasıl bir yerdi?

Bluesky, Twitter’ın kurucularından Jack Dorsey’nin desteklediği bağımsız bir sosyal medya girişimi. Ama onu asıl farklı kılan şey, altyapısında yatan fikir.

Bluesky’nin en büyük farkı, verilerin tek bir merkezde toplanmadığı, kullanıcıların kendi alanlarını yönettiği açık bir yapıya dayanması. Yani içeriklerin üzerinde senin sözün var. Ne görmek istediğine sen karar veriyorsun. Bir gün platformdan ayrılmak istersen, içeriklerini ve takipçilerini alıp başka bir yere geçebiliyorsun.

Bir anlamda, dijital dünyada kendi karavanını sürüyorsun. Dilediğinde durup soluklanabileceğin, dilediğinde yönünü değiştirebileceğin bir alan. Platform değişse bile sen varsın, içeriklerin seninle birlikte yol alıyor.

Kulağa oldukça hoş gelen bir özgürlük hissi… Belki de dijitalde yeniden nefes alabilmek için ihtiyacımız olan şey tam da bu.


İlk Paylaşım: Sessiz Canlar İçin


Bluesky’a geçişim, 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü’ne denk gelince ilk paylaşımım yaşam hakkının her canlının sahip olduğu en temel hak olduğunu hatırlatan bir gönderi oldu.

Twitter bir dönem bu gündemle uzun süre çalkalanmıştı. Ve ardından, 2 Haziran 2024’te İstanbul Yenikapı’da düzenlenen Adalet ve Yaşam Hakkı Mitingi, bu değerlerin fiziksel dünyadaki yankısıydı. 

O gün özellikle Boğaziçi Üniversitesindeki hayvan barınağı konusunda haklı tepkilerini dile getiren öğrencilerimize eşlik etmiş ve onların dayanışmasına bir günlüğüne de olsa ortak olmuştum. Sessiz canlara ses olmak, yan yana yürümek, bazen yalnızca var olmak. İyileşmenin yolunun birlikte olmaktan geçtiğini bir kez daha hissettirdi. Gündem değişse de hala tüm hayvanseverlerin bu anayasa değişikliğine tepkileri devam ediyor.



Bu günü daha iyi anlamak isteyenler için, İstanbul kedilerini anlatan şu video çok anlamlı olacaktır:




Mavi Morfo ile Özgürlüğe Kanat Çırpmak


Bluesky’nin logosu, değişim, dönüşüm ve iyileşmenin simgesi bir 🦋 kelebek. Bu ilham, doğada nadir bulunan ve dünyanın en etkileyici kelebeklerinden biri olan Mavi Morfo’dan geliyor.

Güney Amerika’nın yağmur ormanlarında yaşayan bu kelebek, yerliler için bir “iyileşme” işareti. Onunla karşılaşmak bir tür umut, bir tür yeniden doğuş anlamına geliyor.

Ama işin ilginç yanı şu: Mavi Morfo’nun kanatları gerçekte mavi değil. O parlak mavilik, pigmentten değil; kanatlarındaki mikroskobik pulların ışığı yansıtma biçiminden kaynaklanıyor. Gördüğümüz şey bir renk değil, bir ışık oyunu. Doğanın ince zekâsı… Tıpkı bazen dijital dünyada gördüğümüz şeylerin ardındaki gerçek gibi. Görünenle olan arasında incecik ama belirleyici bir fark var. Ve bazen hakikat, ancak ışığın doğru açıyla çarpmasıyla ortaya çıkıyor.



Özgürlüğün Dayanılmaz Sessizliği


Bluesky şu anda hâlâ küçük bir kasaba gibi. Ama sunduğu değerler çok büyük: saygı, dijital nezaket, düşünceye alan tanıyan bir sakinlik hâkim. Aman nazar değmesin diyelim. 🙂

Tıpkı kozasından çıkan bir kelebek gibi, sistem adım adım açılıyor. Her seferinde biraz daha… Gönderiler daha erişilebilir, bağlantılar daha anlamlı, kullanıcılar daha bilinçli.

Benim için bu sadece bir platform değil; nitelikli bilgiye ulaşma, düşünce üretme ve gelişme alanı. Belki de iyileşmenin ilk adımı: dijital gürültüden uzaklaşıp değerli olana yeniden odaklanabilmek.

Mavi gökyüzünde görüşmek üzere… 🦋

🦋 BlueSky'a Katılmak İçin: https://bsky.app/

🦋 BlueSky'a Göçün Hızını Görmek İçin: https://www.bskycheck.com/

🦋 BlueSky'da Takip İçin: @banukoyluer.bsky.social


Bu eser, Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Lisans koşullarını görmek için: creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/deed.tr. 


 
 
 

Comments


bottom of page